Finlandiya, uzun süreler Rusya ve İsveç arasında kapış kapış giden bir kara parçası iken Sovyet Rusya nihayet emeline ulaşmış ve Finlandiya'yı toprakları arasına katmıştır. Ancak Fin halkının cesur, özgür ve kendini daimi gelişmeye adamış yapısı Sovyet Rusya'yı tehdit edecek düzeye geldiğinde, Finlandiya halkı Rusya'nın kısıtlamalarına gelemeyip bağımsızlıklarını 1917 yılında ilan etmişlerdir ve o günden bugüne Rusya'dan gelen sosyalist genleriyle oluşturdukları bir cumhuriyetle yönetilmektedir. Göllerin arasındaki büyüklü küçüklü kara parçacıklarına yerleşmiş bembeyaz tenli masmavi gözlü sadece beş milyon nüfuslu, tek dertleri aile kurup huzurla yaşamak olan bir halktır Fin halkı. Soğuk iklimin insanı da soğuk olur derler kısmına katılabilirim bir Türk olarak. Lakin şöyle bir baktığımızda Türk halkının aşırı samimi olmadığını söyleyebilir miyiz? Örneğin, yolda çevirip bir Finli'yi adres sorsan biliyorsa bildiği kadarını söyler, bilmiyorsa "bilmiyorum" der iyi günler diler yoluna devam eder, Türk halkının meraklı ve bilmese de bildiğini kanıtlama sevdasının tersine. Ha bir de aynı biz de olduğu gibi onlarda da köylü kentli arasında fark var ve Fince dilinin de aksanı şehirlere göre değişiklik gösterebiliyor.
Finceden bahsetmişken... Finlandiya'nın Fince adı Suomi'dir. Dil kökenimizin aynı olması, Türkçe'nin de Fince'nin de Ural-altay soyundan geliyor olması şaşılacak şey doğrusu. Sondan eklemeli olmaları ve "ö" harfimizin aynılığı dışında iki dilin birbirleriyle uzaktan yakından alakaları yok ve öğrenmesi de bir hayli zor. Tabi öğrenme hızı sizin motivasyonunuza ve algınıza göre değişebilir. Fince'nin yazıldığı gibi okunan bir dil olması da öğrenmenizi kolaylaştırabilir. Yalnız dikkat, "y" "ü" diye, "j" de "y" diye okunur :) Bir de Finlandiya'nın tek dili Fince değildir, İsveççe de ikinci resmi dil olarak hüküm sürmektedir.
Finlandiya bir Avrupa Birliği üyesidir ve takdir edersiniz ki para birimi de eurodur. Ah o euro yok mu euro elimi yaktı yüreğimi dağladı okuduğum süre boyunca. Yine de turistik amaçlı gidecekler için söylüyorum, diğer Avrupa Ülkeleri ile arasında öyle aman aman bir fark yok. Ha ama okumaya gidiyorsanız o zaman tavsiyem ya para biriktirin ya da gittiğiniz yerden iş bulmaya bakın.
Finlandiya'nın nesi meşhur? Bi bakalım...
Kuzey ışıkları. Doğru kuzey noktasına çıkın, Lapland şehrini bulun, Noel babanın köyüne uğrayın, Huski'lerle kaynaşın, geyikleri besleyin, kalabiliyorsanız camdan Iglo'larda kalın ve bol bol somon yiyin.
Sauna. Heryerde deneyimleyebileceğiniz birşey, çünkü Finlandiya'daki her yerleşim yerinde en az bir tane
mevcuttur. Türkiye'deki saunalardan tek farkı sıcaklığın 90 derece kadar oluyor olması. Daha farklı bir tecrübe yaşamak istiyorsanız, kışın donmuş göllere açılmış delikler göreceksiniz, 90 derece saunadan çıktıktan sonra hoppidi o deliğe atlayıverin, eminim bir daha asla unutamayacağınız bir anı olacak.
Sabahları kahve akşamları votka. Finli olmanın farzlarından biri bu rutine alışmaktır. Votkadan hoşlanmayanlar için bizdeki meşhur tarçınlı akide şekeri tadında mayhoş bir aroması olan "Glögi" içeceği de Finlilerin vazgeçilmez kış içkilerindendir. Alkollü ve alkolsüz çeşitleri olan sıcak tüketilen bir içecektir.
Moomin. Finlandiya'nın maskotu sayılan benimse pek birşeye benzemediğim beyaz bir hipopotam vari hayvan. Öncesinde çizgi film olarak ünlenmiş sonra da maskot haline gelmiş bir marka. Çocuklara hediye olarak alınabilir.
Salmiaki. Anason tadını sevenlerin mutlaka denemesi gereken, sevmeyenlerin ise yanından bile geçmemesi gereken simsiyah bir aromadır. Hemen hemen her dükkanda her türlü yiyeceğini bulabilirsiniz. Ayrıca içkisi de meşhurdur. Genelde Finlandiya'nın en ünlü çikolata markası olan "Fazer" markalı olanlarını denemenizi tavsiye ederim.
Konumu ve iklimi sebebiyle çilekeş bu halk, iş birliğinin, dayanışmanın ve toplum olabilmenin en güzel örneğidir bana göre Finlandiya. O verimsiz topraklardan bir tarım ülkesi yaratan ve sonra da bir sanayi ülkesi haline gelen, yani yoktan var eden bu ülkenin başarısının sırrı iki güzel kelimede gizli bence; saygı ve hoşgörü.
Finlandiya ne zaman Finlandiya oldu derseniz herkes 2000li yılları gösterecektir muhakkak, elbette ki bir zamanların dünya devi "Nokia"'nın altın çağından sonra. Neden mi? Ne etliye ne sütlüye karışan, kendi yağında kavrulan, sessizliğin, sakinliğin ve dinginliğin hakim olduğu bir ülke iken 2000li yıllarda Fin eğitim sistemiyle yetişen öğrencilerinin PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı)'daki diğer OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) ülkeleri arasındaki başarılarından ötürü mercek altına alındı. Oysaki Finlandiya'nın ne reklam yapmak ne de bu başarılarıyla böbürlenmek gibi bir dertleri vardı. Gittim, yaşadım, gördüm. Dünyanın en mütevazı, en egosuz, en dozunda insanları bence. Ya bana öyleleri denk geldi ya da ben çok iyimserim bilemiyorum ama şuradan pay biçebilirsiniz;
İster profesör ol ister CEO ol ister cumhurbaşkanı ol, insanlar birbirlerine ilk isimleriyle hitap ediyorlar. Resmi giyinip caka satma derdinde değiller. Ha isteyen tabi ki takım elbisesi de giyer elbisesini de ama asla kimse birbirini kıyafetiyle yargılayıp baştan aşağı süzmez. Gittiğin kurum, ev, cafe, restoran, işyeri, okul neresi olursa olsun, rahatlık birinci kuraldır, bu nedenle iç dizaynlar ona göre tasarlanmıştır.
Hayatım boyunca dünya üzerindeki ütopya arayışlarım sürecek ancak şu ana kadar ideallerine uygun ülke neresiydi diye sorarsanız, hiç düşünmeden "Finlandiya" derim. Turistik açıdan değil insan gibi yaşadığını hissetmek ve uzun süreli kalıp yaşamak için mükemmel bir ülke. Çamurdan çıkan beyaz zambakları görebilmeniz umuduyla...